Tiryaki Chatine Hosgeldiniz....
Einloggen
Suche
Mini- Chat
200
Freunde der Webseite
  • Webseite erstellen
  • Dein Online Desktop
  • Kostenlose Online Spiele
  • Video Tutorials
  • uCoz Fan Page
  • Cumartesi, 06.12.2025, 08:51:58
    Willkommen Gast | RSS
    Hauptseite | Registrierung | Login
    Teslimiyet - Forum
    [ Neue Beiträge · Teilnehmer · Forum Regeln · Suche · RSS ]
    • Seite 1 von 1
    • 1
    Teslimiyet
    HüsranDatum: Pazar, 06.02.2011, 23:34:20 | Nachricht # 1
    Gefreiter
    Gruppe: Blockiert
    Nachrichten: 5
    Auszeichnungen: 3
    Ruf: 0
    Status: Offline

    İman etmenin kalbe verdiği huzurdan yoksun olan kişi, zamanının önemli bir bölümünü gelecekle ilgili endişeler duyarak geçirir. Sağlığını yitirmesi, işten atılması, çevresinde bulunan bir insanın yaşamını yitirmesi gibi henüz gerçekleşmemiş ama gerçekleşme ihtimali olan yüzlerce, hatta binlerce konuyu düşünerek, hayatının kötü olacağı kaygısını taşır. Her biri için ayrı ayrı endişelenmek durumunda kaldığı için kişi, karamsar, gelecek korkusu taşıyan, psikolojik saplantılar sahibi biri haline gelir.
    Karamsar ruh hali, teslimiyetsiz kişinin fiziksel görüntüsüne de yansıyarak olduğundan daha yaşlı, sağlıksız bir bedene, mat ve donuk bakışlara sahip olmasına neden olur. Ayrıca tüm bu sebepleri bağımsız ve kontrolsüz zannettiği için farkında olmadan yüzlerce bağımsız faktörü ilah edinerek Yüce Allah’a şirk koşar. (Allah’ı tenzih ederiz.) Şirk ise Yüce Allah’ın asla affetmeyeceği çok büyük bir günahtır. (Nisa Suresi, 48)
    Başlarına gelen olayların Allah'tan olduğunu düşünmeyen bu kişiler, karşılarına çıkan tüm aksaklıkları ve sorunları kendilerinin çözeceklerini sanarak müthiş bir sıkıntıya girerler. Oysaki her ne yaparlarsa yapsınlar, Allah dilemedikçe hiçbir konuya çözüm getirmeleri mümkün olmaz. Çözüm bulduklarında, bu da yine ancak Allah'ın emri ile gerçekleşir. Bu nedenle teslimiyetli bir insan, tüm çözümleri dener, elinden gelen tüm gayreti gösterir, ancak sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bildiği için, bunları huzur ve rahatlık içinde yapar. Yüce Allah’a güvenmeyen, O’nu dost edinememiş, kaderini kendisinin çizdiği (Allah’ı tenzih ederiz) yanılgısına kapılan bu insanlar, aslında teslim olamamanın getirdiği karanlık ruh hali ile cehennem ortamının benzerini çok değer verdikleri dünyada yaşamaya başlarlar. Onların bu yanlış zanları ve direnmeleri nedeniyle hem dünyayı hem de ahireti kaybettikleri bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
    “İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.”(Hac Suresi, 11)

    Zugefügt (06.02.2011, 23:33:39)
    ---------------------------------------------
    Müminlerin Gücü Teslimiyetlerinden Kaynaklanır
    Kuran'da hayatları örnek gösterilerek övülen Resuller ve onlarla birlikte iman eden müminler son derece zorlu olaylarla, zahiren son derece "zorlu" durumlarla karşılaşmışlardır. Ancak bu üstün ahlaklı müminler, yaşadıkları tüm olaylara karşı son derece güvenli ve teslimiyetli davranmışlar, her olayı yaratanın Yüce Allah olduğunu, dolayısıyla her olayın arkasında bir hayır olduğunu bilerek hareket etmişlerdir. Yüce Allah'ın kendilerini yardımsız bırakmayacağından, kendilerine kaldıramayacakları bir zorluk yüklemeyeceğinden ve çektikleri sıkıntıların karşılığını da ahirette onlara vereceğinden emin olan müminler, “… De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."” (Zümer Suresi, 38) ayetinde haber verildiği üzere her ortam ve şartta Yüce Allah’a teslim olmuşlardır. Bu da onları Allah’ın izniyle tüm olaylar karşısında güçlü kılmıştır.
    Ancak Allah'a teslim olmak, bazı kişilerce zannedildiği gibi kişinin kendisini olayların dışında tutması demek değildir. Aksine, mümin din ahlakını ilgilendiren her türlü sorumluluğu üzerine alır. Kendi yaptığı fiilleri de gerçekte Allah'ın yaptırdığını, kendi varlığının kontrolünün de Allah'ın elinde olduğunu bilen bir mümin, Rabbimiz’i vekil edinerek her işi başarıyla sonlandırır. Unutulmamalıdır ki teslimiyetli bir mümin, Allah'ın kendisini yardımsız bırakmayacağından, ona kaldıramayacağı bir zorluk yüklemeyeceğinden ve yaşadıklarının karşılığını da ahirette ona vereceğinden emindir. Bu durumda ortaya Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmayan dünyanın en güçlü insanı çıkar. Teslimiyetin getirdiği imani olgunluğu yaşayan müminlerin, Allah’ın izniyle sahip oldukları güç Kuran’da şöyle haber verilmiştir:
    “Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Münafikun Suresi, 8)
    Teslimiyet Yüce Allah’ın kamil iman sahiplerine bahşettiği çok önemli bir sırdır. Bu sırrı kavrayan müminler dünyada karşılaştıkları zahiren zor ve sıkıntılı durumlarda bu görüntüyü yaratanın Allah olduğunu bilirler. Bu ise onların şevklerini ve imanlarını artırır.
    Peygamber Efendimiz (sav) müminlerin teslimiyetli ahlaklarını bir sözünde şöyle vurgulamıştır:
    "Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır. Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, s.208)

    Zugefügt (06.02.2011, 23:34:20)
    ---------------------------------------------
    Teslimiyetsiz Kişileri Bekleyen Tehlike: Şirk
    Tam teslimiyetin olmadığı durumlarda kişi olayların akışının kendisinin veya başkasının kontrolü altında olduğunu düşünerek kendisini ve çevresini Yüce Allah’tan bağımsız varlıklarmış gibi düşünmeye başlar, farkında olmadan bu varlıkları putlaştırır. Artık o kişi Allah dışında başka varlıklara hatta kendine tapar (Allah’ı tenzih ederiz). Şirk koşmaya başlayan bir kişi Allah korkusunu kaybeder, olaylara karşı sabırlı davranamaz, şeytanın vesveselerine açık duruma gelir, kararlılığını yitirir, cesaretini kaybeder, haksızlığa uğradığını zannederek öfkeye veya üzüntüye kapılır, müthiş bir gelecek korkusu taşır. Olaylar istediği gibi gelişmediğinde olgunluktan, asaletten uzak, değişik psikolojik tepkiler göstererek basit davranışlar sergiler ve en önemlisi de imanın getirdiği güzel ahlaktan uzaklaştığı için şeytanın yolunu izlemeye başlar.


    Mitteilung wurde bearbeitet von Hüsran - Pazar, 06.02.2011, 23:32:18
     
    Chef-Ope-KaanDatum: Pazar, 06.02.2011, 23:50:00 | Nachricht # 2
    Oberst
    Gruppe: Administratoren
    Nachrichten: 113
    Auszeichnungen: 13
    Ruf: 0
    Status: Offline
    Tsk ederim konu güzel zevkle okudum biraz daha kücük de yazabilirsin
    yine de tsk ederim
    biggrin
     
    BAFRALIDatum: Carsamba, 09.02.2011, 00:55:45 | Nachricht # 3
    Gefreiter
    Gruppe: Freunde
    Nachrichten: 3
    Auszeichnungen: 4
    Ruf: 0
    Status: Offline
    Teslimiyet konusunda peygamberimizin hadiside vardir,SIZIN SER BILDIGINIZDE HAYIR; HAYIR BILDIGINIZDE SER VGARDIR. Tsk ler HÜSRAN..
     
    yarali_ceylanDatum: Pazartesi, 28.02.2011, 11:19:47 | Nachricht # 4
    Sergeant
    Gruppe: Freunde
    Nachrichten: 12
    Auszeichnungen: 6
    Ruf: 0
    Status: Offline
    Allahü Teâlâyı Bilirmisin....... Abdullah bin Mübarek, bir gün yolda gidiyordu. Önünde birkaç koyunla bir çoban çocuk gördü. Ona acıdı ve; "Zavallı, çocuklukta çobanlık yaparsa, büyüdükte Allahü teâlânın ibâdet ve mârifetine nasıl erişir?" dedi. Sonra kendi kendine; "Gideyim, ona Allahü teâlâyı tanımakta bir mesele öğreteyim." deyip, çocuğun yanına geldi ve:

    -Evlâdım, Allahü teâlâyı bilir misin? buyurdu.

    Çocuk:

    -Kul nasıl sâhibini bilmez?" dedi.

    -Allahü teâlâ'yı ne ile biliyorsun?

    -Bu koyunlarımla.

    -Bu koyunlarla, O'nu nasıl bilirsin?

    -Bu birkaç koyun çobansız işe yaramaz. Bunlara su ve ot verecek, kurttan ve diğer tehlikelerden koruyucu birisi lâzımdır. Bundan anladım ki, kâinat, insanlar, cinler, hayvanlar ve canavarlar ve bu kanatlı kuşlar bir koruyucuya muhtaçtır. Bu binlerce çeşit mahlûkatı korumaya kâdir olan, Allahü teâlâdan başkası değildir. İşte bu koyunlarla Allahü teâlâyı, böylece bildim

    -Allahü teâlâyı nasıl bilirsin?

    -Hiç bir şeye benzetmeden bilirim.

    -Böyle olduğunu nasıl bildin?

    -Yine bu koyunlardan.

    -Nasıl?

    -Ben çobanım. Onların koruyucusuyum. Onlar benim korumam ve tasarrufumdadırlar. Onlara dikkatle bakıyorum. Ne onlar bana benzerler, ne de ben onlara benzerim. Buradan, bir çoban koyunlarına benzemezse, Allahü teâlânın elbette kullarına benzemiyeceğini anladım. Abdullah bin Mübârek:

    -İyi söyledin. İlimden bir şey öğrendin mi? buyurdu.

    Çocuk:

    -Ben bu sahrâlarda, nasıl ilim tahsîl edebilirim, dedi.

    -Peki başka ne öğrenmişsin?

    -Üç ilim öğrendim. Gönül ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.

    -Bunlar nelerdir, ben bunları bilmiyorum.

    -Gönül ilmi şudur ki, bana kalb verdi ve kendi mârifet ve muhabbeti yeri eyledi ki, bu kalb ile O'nu bileyim. O'nun sevdiklerine gönülde yer vereyim, sevmediklerine yer vermiyeyim ve böylelerinden uzak olayım. Dil ilmi şudur ki, bana dil verdi ve dili zikretmek, O'nun ismini söylemek yeri eyledi. Bununla O'nu hatırlatanları dile getirmeği, O'ndan bahsetmiyen sözden onu korumayı, böyle sözden uzak olmayı îmâ etti. Beden ilmi şudur ki, bana beden vermiştir ve onu kendine hizmet yeri eylemiştir. Böylece O'na hizmet olan her şeyi yaparım, hizmet olmayan şeyi ise bedenimden uzaklaştırırım.

    Abdullah bin Mübârek, bunun üzerine:

    -Ey çocuğum! Evvelki ve sonraki ilimler, senin bana bu öğrettiklerindir! dedikten sonra: Ey oğul, bana nasîhat ver, buyurdu.

    -Ey efendi! Âlim olduğun yüzünden belli oluyor. Eğer ilmi Allah rızâsı için öğrendiysen, insanlardan istemeyi, beklemeyi kes. Yok, dünyâ için öğrenmişsen, Cennet'e kavuşamazsın, dedi.

    ''Esmer( Eyüp)

     
    • Seite 1 von 1
    • 1
    Suche:

    Copyright MyCorp © 2025