Soru:Nasıl iyi bir anne
baba olunur?Yani bazı çocuklar ailelerinin katı tutumu yüzünden asi
olurken,bazı anne babalar ise gevşeklikleri yüzünden çocuklarını
kaybediyor edepsiz olmalarına sebebiyet veriyorlar,bazıları da
çocuklarını sürekli takip ediyorlar,onlara tam olarak güvenmek mi lazım
yoksa doğrusu gözlerin sürekli üzerinde olması midir?Bunun ortası nedir?
Cevap;çocuklarımız bize emanet biz
onların sahibi değil,emanetçisiyiz. Ahlakını güzel bir şekilde
geliştirmek,iyi eğitmek için disiplinli davranmak,tabiri caizse ipin
ucunu sıkıca tutmak ama çocuğa hareket alanı bırakarak, bizim her daim
onların arkasında olduğumuz güvenini vererek hareket etmeliyiz.
Inatlaşmaya gitmeden saygınlığı korumalı–Anne-
babanın çocuk üzerinde ısrarlı olduğu;olmassa olmaz konular olmalı,
gereksiz konularda inatlaşmaya girip saygınlığı yitirmemeli. Örneğin
yemek yemesi, (aynı standartlarda olan bizim beğendiğimiz) kıyafeti
giymesi ya da seçmesi gibi…Detay konularda mümkün olduğunca anlayışlı
olup, ahlak ve eğitimine ait konularda kararlı ve istikrarlı olmalı.
Tabi bunu yaparken yöntemimiz yumuşak ve sevecen olmalı. Öncelikle her
zaman övme, yüreklendirme, ödül yöntemi kullanılmalı.Eğer bu yöntem hiç
etkili olmuyorsa,o zaman bazı sevdiği şeylerden mahrum ederek yerleşmesi
gereken davranışı yerleştirmeliyiz.
Her çocuk ayrı bir kainattır-Fazlaca
sertlikte güç eksikliğidir, fazlaca yumuşaklık gibi. Esas marifet
çocuğun karakterini,iç dünyasını keşfedip ona uygun yöntemi
uygulamaktadır. Mesela içe dönük hassas bir çocuğumuza hafif
cezalı davranmak daha etkilidir. Ya da ona insanların önünde düşüceği
durumu hatırlatmak onun için ne kadar rencide olabileceğini hissettirmek
daha etkili olabilir. Dışa dönük bir çocuğa ise bu tarz şeyer çok
etkili olmayıp onun heyecanını arttıracak ödüller vadetmek daha
caydırıcı olur.Yani her çocuk ayrı bir kainattır ve ayrı bir sistem
ister.
Bir de beklentilerimiz çocuğun yaş,
cinsiyet ve gelişim özelliklerine uygun olmalıdır. Örneğin küçük bir
çocuğun kırılacak eşyaların bulunduğu bir ortamda,onlara dokunmadan
oynamayı öğrenmesi fazla bir beklentidir. Her çocuğun bir oyun ortamına
ihtiyacı vardır. Hiperaktif çocuğa sahip bir annenin gittiği
misafirlikte çocuğunun en fazla bir saat uslu durabileceğini bilmesi
gerekir. Yoksa sonuçlar her iki taraf için de zorlayıcı olacaktir.
Sevgisiz disiplin olmaz-Sevgiyi alan
çocuk disiplin kurallarına daha iyi uyum sağlar. Çocuğumuzla kaliteli
bir iletişim içinde olup vakit ayırmak çocuğumuzun en çok anlayacağı
sevgi belirtme yöntemleridir. Okul öncesi ve ilkokul dönemindeki çocukla
oyun oynayarak, ergen yaştaki çocuğumuzla arkadaşça vakit geçirerek
sevgimizi göstermeliyiz. Disiplinin geçerli olması için sevginin iyi
hissettirilmesi gerekir. Sevgiyi hssettirmeden verilen disiplin
kuralları sadece otoriteden öteye geçmez.
Kıyamamak adına vermemiz gereken eğitimi verememek de
fazlaca yumuşaklığa girer.Sevgi ve disiplini dengeli bir şekilde alan
çocuk kendi içinde barışık ve dengeli olur.
Her cocukta disiplin beklentisi vardır-Disiplin
eksikliği çeken çocuk güç ihtiyacı içindedir ve "bakalım bana ne zaman
hayır denecek” diye sınırları zorlamaya çalışır. Hayır anlamındaki
tepkiyi gördüğünde rahatlar.”Annem babam beni takip ediyor yönetiyor,
güçlü bir anne babaya sahibim” diye hisseder. Sınırsızlık içerisinde
olmak yerine,belli sınırlar dahilinde olduğunu bilmek,her çocuk ve her
kişi için ihtiyaçtır. Bu sebeptendir ki yetişkinler için de din
kuralları ve yaratıcı otoritesi ihtiyaçtır.
Psik.Tuba Erdönmez Yıldırım
dan alinti bence iyi bir yorum Tüm Anne ve Babalara ve anne ve baba adaylarina ....
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir
ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu
hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli,
kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki
ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin,
"hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş... Yazan.. Can Dündar
İlk olarak şunu belirtmek gereklidir evlilik kurumu dünyadaki
en değerli ve önemli kurumlardan birisidir çünkü ailenin temeli bu
müessese ile atılır milletin ve devletin temeli,özü burada oluşturulur.
Ve
hayatta alınması gereken eğitimin en önemli ve değerli kısmı da bu
müessesede alınmaktadır.Ve ayrıca insanın hayatının önemli bir kısmını
ve zamanını da oluşturmaktadır iş hayatıyla birlikte.İnsanın
evinde,evliliğinde ve işinde mutlu olması hayatında da mutlu olmasına
,mutlu olmaması da hayatında da mutlu olmamasına sebep olmaktadır.
Oluşan
evlilikle ve bu kurulan ailenin verdiği eğitimle o ailenin çocukları ve
bu ülkenin geleceği olan gençleri şekillendirilmiş olur.Aile müessesi
eğitimde okuldan daha önemli bir yer teşkil etmektedir çünkü bilişsel
gelişimciler olsun,bilim adamları olsun hayatın ilk 6 senesinin insanın
hayatının ve zihinsel gelişiminin ve ahlak gelişiminin de özünü
oluşturduğunu ifade ettiklerine göre bu kurumun önemi daha iyi
anlaşılır.
Peki iyi ve güzel bir evlilik nasıl olmalı? İşte bahsetmek istediğim asıl konu burda başlıyor.
İlk
olarak iyi bir evlilik zorunlu olarak yapılmış olmamalı yani
birilerinin dayatması ile yada maddi çıkarlar ve menfaaat sağlamak
amacıyla yada mantık evliliği denilen çürük temellere dayalı
olmamalıdır.Bunu yerine karşılıklı sevgi,karşılıklı saygı ve hoşgörü
temeline dayanmalıdır çünkü böylece ouşturulan müessenin temelleri en
sağlam bir şekilde kurulmuş olacaktır.
Daha sonra evlendiğimiz
kişiyi evlendiğimiz şekilde kabullenmeli ve onu kabul ettiğimiz şeklin
dışında zorlayarak başka bir insan olmasına çaba göstermemeliyiz ha bu
demek değildir ki;hatalarını düzeltmesine yardım etmemek değil ya da
daha iyi bir insan olmasına çabalamamak değil,ona istemediği şeyleri
yapması,giymesi,yemesi vs. gibi konularda bir baskı uygulamaktır madem
ki onun o haliyle kabul edip,evlendin niye daha sonrasında onu kendi
istediğin gibi sanki oyuncakmışcasına şekil vermeye kalkıyorsun ki?
Üçüncü
olarak;aileyi oluşturan eşlerin birbirlerinin oluşturduğu bir dil ve
iletişim yolu oluşturmalı ve eşler sadece birbirlerine şifrelerini
söylemeli yani birbirlerinin gönüllerinin,mahremlerinin
kilitlerinin,anahtarlarını vermeli ve başkalarına birbirlerine yakın
oldukları kadar yakın olmamalı ve aralarına kendi aileleri dahi olsa hiç
kimsenin hayatlarına müdahale etmesine ve mutluluklarını bozmasına izin
vermemelidirler.
Dördüncü olarak ;hiçbir şekilde kimseye aile
içi veya dışı sırlarını vermemeli ve birbirlerinden hiçbir şeyi
gizlemeliler ve herşeyi paylaşarak hayata karşı ve onun sıkıntılarına
karşı beraberce ve omuz omuza mücadele edebilmelisiniz böylece...
Beşinci
olarak;ikinizde işten gelince ya da biriniz artık duruma göre ;o günkü
yaşadıklarını paylaşmalı ve birbirinizi dinlemeli ve empati kurarak
birbirnizi anlayış ve sabırla dinlemeli (sanki birbirinize terapi
yapıyormuşçasına) ve hergün birlikte en azından 30-45 dakika birbirnizle
konuşarak ve dertleşerek ve güç alarak beraber bu yüyüşü yapmanız
evliliğinizi güçlendirecek ve birbirnize olan sevginizin artmasına da
sebep olacaktır.
Altıncı olarak ;bir karar vereceğinizde ne
erkeğin ne de kadının dediği olmamalı ikiniz de kararınızı beraberce
tartışmalı ve artı ve eksilerini yazarak iki teklifin hangisi makul ise
onu uygulamaya geçirmelidir.Eğer gerekirse güvenilir insanlardan da
öneri alınabilnir tabii...
Yedinci olarak;evliliğin fiziksel
fonksiyonlarını unutmamalı ve bu konuda karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle
davranmalı ve bu konularda da çok hassas davranılmalıdır.Ayrıca
fiziksel yönden kişisel ve mekansal temizliğe de önem
verilmelidir.(Cinsel hayat vs.)
Unutulmamalıdır evlilik iki
kişiyle oynanan bir oyundur ama çok önemli ve risk taşıyan bir oyundur.
Ya insanın hayatını cennet haline getirir ya da cehennem.Onun için
aradığınız kişiyi doğru bulduğunuza emin olmalı ve aceleci
olmamalısınız bu konuda yoksa sağlam bir evlilik kuramayabilirsiniz bu
da hayatınızın yıkımına neden olabilir.
Tarih kaynaklarının ortaya koyduğuna göre en eski uluslar içinde Türkler ön sırada gelmektedir. Milattan önce beşinci ve dördüncü yüzyılda ilk
Türk boylarının ortaya çıkması ve ilk Türk devletlerinin kurulması
Türklerin iki bin beş yüz yıldan bu yana tarih sahnesinde var olan bir
ulus olduğunu doğrulamaktadır. Tarihin ilk çağlarından yirminci yüzyılın
son yarısına kadar Türkler birçok devlet kurmuştur. İlk
kurulan Türk devleti milattan önce 4. yüzyılda ortaya çıkan Saka-İskit
İmparatorluğu'dur. Son kurulan Türk devleti ise Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'dir. İki bin dört yüz yıl ara
ile kurulan bu devletlerin arasında kalan sürede Türkler birçok devlet
kurmuş ve yönetmişlerdir. Bu devletler bazen birbirinin arkasından
gelmiş, bazen de beraber yaşamışlardır. Türklerin kurduğu devletlerin çoğunluğu sağlam sosyal ve siyasal kurumlara dayanmış olmalarına rağmen, bazılarının kısa
ömürlü oluşları, çeşitli açılardan üzerinde önemle durulması gereken
bir konudur. Bu genel sorunun çözümünü Türk ulusunun ana karakterinde,
özelliklerinde ve doğaldır ki kurduğu devletlerin temel felsefelerinde,
yönetim sistemlerinde aramak gerekmektedir. Türklerin yirmi beş
yüzyıllık tarihleri bu açılardan incelenmedikçe ve bilimsel veriler en son bulgularla irdelenmedikçe kesin sonuçlara varabilmek son derece zordur.
Tarihin her döneminde bir devlet kuran Türkler, yirminci yüzyılda Cumhuriyet rejimine kavuşmuşlardır. Türk tarihi incelendiği zaman kurulan tüm devletlerin genellikle soy, aile
ve hanedan temeline dayandığı görülmekte ve bu hanedanların
yıkılmasıyla, ailelerin ortadan kaldırılmasıyla devletler de yok olup
gitmektedir. En son imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğu bile bir
hanedana dayanmakta ve içinde çeşitli ulusları barındırmaktaydı. Osmanlı
soyu, İmparatorluğun temel öğesi olarak devletin çatısını
oluşturuyordu. Nitekim Osmanlı Hanedanı'nın çöküşü ile beraber
İmparatorluk da tarihin derinliklerine gömülmüştür. Türk devletlerinin
çok sayıda oluşunun en büyük nedeni, hepsinin soylara ve hanedanlara dayanması ve hiçbirinin ulusal bir devlet olmayışıdır. Aynı ülke veya toplum üzerinde egemenlik sağlayan bir başka sülale hemen baştaki soyu aşağı indirmekte ve kendi egemenliğini ilan ederek kendi adı ile anılan yeni
bir devlet kurmaktaydı. Belirli bölgelerde etkin olan aileler bazen
merkezden kopmakta ve kendi bölgelerinde yeni bir devlet
oluşturmaktaydılar. Türkler eski dönemlerde kendi ulusal devletlerini
kurabilseydiler, Türk devletlerinin sayısı bu kadar çok olmazdı.
Tarihte Türklerin kaynağına inildiği zaman, dört bin yıl öncesinin Orta Asya'sına kadar gitmek gerekir. Elde edilen bulgulara göre, Türkler beyaz ve brakisefal, yani geniş kafa yapısına sahip
olan bir ırktır. Arkeologların "andronova insanı" dedikleri bu tipin
kalıntılarına Orta Asya'da rastlanılmaktadır. Bu ırk, çevresindeki
ülkelerde yaşayan dolikesefal, yani uzun
kafalı ırklardan kesin çizgilerle ayrılmaktaydı. Sözü edilen
proto-Türkler, Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasındaki geniş ülkede,
bugünkü Çungarya'da yani Doğu Türkistan'ın kuzey kesimlerinde
yaşıyorlardı. Bölgenin konumu nedeniyle proto-Türkler ülkelerinin dört
bir yanına doğru genişleme eğilimleri göstermekteydiler.Kaynakwh webhatti.com:
Bu ırk, avcı ve savaşçı bir kavimdi. En kutsal hayvan
olarak kartalı kabul ederlerdi. Dağlık bölgelerde yaşayan kavimlerde
görülen kartal hayranlığı proto-Türklerde de bulunmaktaydı. Bakırı
işlemesini öğrenmişler ve bıçak benzeri
aletlerin yapımında kullanmışlardı. Proto-Türk kültürünü temsil ettiği
benimsenen Anav'da, bugünkü Türkmenistan'ın başkenti Aşkabad çevresinde
ilk kültür tabakasına yaklaşık olarak altı bin yıllık bir geçmiş
biçilmiştir. Anav kültürünün dördüncü katı ise milat yıllarına
rastlamaktadır. Tarihçiler genel olarak Orta Asya kavimlerinin
kültürlerini Anav uygarlığı tabakalarına göre tarihlendirmeye ve bu
tabakalarla karşılaştırmaya çalışırlar. Milattan önce iki binlerde
Altay'larda uygarlık iyice
canlanmakta, çeşitlenmekte ve giderek zenginleşmektedir. Bakırın
yanında tunç ve altın işlenmekte, bıçakların yanı sıra yüzük ve bilezik
gibi süs eşyası yapılmaktadır. Bu dönemde dünyanın altın merkezi
Altaylar görünmekte ve bu endüstriyi proto-Türkler yürütmektedir. Bu
kavim sonraki yıllarda Sibirya Ovası'nın güneyine doğru taşmıştır.
Milattan önce iki bin yılları kalıntıları Güney Sibirya bölgesinde
bulunmuştur. Proto-Türkler göçebe bir kavim olduklarından yerleşik yaşam
biçimini ender zamanlarda göstermektedirler.
Proto-Türk sanatında asıl öğe hayvan motifleridir. Bu motifler
çok incelikli yöntemlerle işleniyor ve hemen her eşyada kullanılıyordu. Hayvan üslubu göçlerle beraber Kuzey Karadeniz bölgelerine doğru yaygınlık kazanıyordu. Proto-Türkler giderek askeri ve siyasal güç
kazanıyor, Moğollar ve Mançular gibi çevrelerinde yaşamakta olan
kavimleri egemenlikleri altına alıyorlardı. M.Ö. 1700'lere doğru Çin
tarih kaynakları proto-Türkler'den söz etmeye başlarlar. Bunun da nedeni
proto-Türk kavimlerinin Çin bölgesini tehdit eder bir duruma
gelmeleridir. Türklerin tarih öncesi çağları M.Ö.200'lere kadar
uzanmaktadır. Bu yıllarda ortaya Teoman veya Tuman Yabgu adlı bir
hükümdar çıkarak çevredeki Türk boylarını bir araya toplar. Tarihte Büyük
Türk Hakanlığı denilen büyük ve sürekli Orta Asya İmparatorluğu böylece
tarih sahnesine çıkar. Sonraları Oğuz Han denen Mete bu ilk Türk
hükümdarı Teoman Yabgu'nun oğludur. Oğuz Han, ilk Türk İmparatorluğu'nun
sınırlarını sonraları Pasifik' ten Hazar
Denizi'ne, Sibirya buzullarından Çin ve Kuzey Hindistan'a kadar
genişletir, Asya Kıtası'nın yarısından fazlasını egemenliği altına alır.
Türklerin bu ilk imparatorluğu başındaki hanedanın adı nedeniyle "Kun"
veya "Hun" adıyla anılmaktadır. Başlangıçlarda Türk adı Türkçe konuşan
kavimlerden birisinin adı idi. Sonradan bütün Türkçe konuşanlara Türk
adı verilmiştir. Sözcüğün anlamı "güçlü" demektir ve ilk başlarda
"Türük" olarak söylenmekteydi. Bu sözcük ilk kez M.Ö.1400'lerde Çin
belgelerinde geçmektedir. Gene Çin tarihinden öğrenildiğine göre Türkler
M.Ö. 700'lerde Çin topraklarını ele geçirmeye başlamışlardır.Kaynakwh webhatti.com:
Türk tarihinin karanlık dönemlerine ait bulunan izler bazı Türk
destanlarına yansımıştır. Ergenekon destanında Türklerin düşmanlarınca küçük
bir alana sıkıştırıldıktan sonra çoğalmaları, demir madenini eriterek,
dışarı çıkmaları ve dünyaya açılmaları konusu Türk tarihi açısından çok önemlidir.
Türklerin birçok kavmi egemenlikleri altına alarak büyük
imparatorluklar kurmaları en eski çağlarda bile yabancı ulusların
dikkatini çekmiş ve tarih belgelerine geçmiştir. Türk tarihi açısından
birinci derece kaynak olan Çin belgeleri Türklerin cihangirlik
özelliğini açıklamada gerçekçi davranmış ve bunu günümüze yansıtmıştır.
Çinlilere göre Türkleri yabancı kavimlere egemen kılan, onların iyi ata
binmeleri yani süvarilik karakterleridir. Atlı Türk ordusu o çağların en
ileri ve gelişmiş öğesi olarak en geniş
ülkeleri ele geçirebilmiştir. Ayrıca Türklerin demir, bakır ve altın
gibi madenlere sahip olmaları ve bunları en ileri biçimlerde
işleyebilmeleri de onlara üstünlük kazandırmıştır. Atı ve madenleri iyi
kullanabilen Türkler, cihangirlik karakterleriyle de kısa zamanda tüm
Asya'ya yayılmışlardır. Bu yayılmalar daha sonraki dönemlerde birçok
Türk devletini tarih sahnesine getiren en önemli öğe olmuştur.
Yabancilarin F.Almanya'ya Gelisleri ve Ikametleri 1 ) Yabancilar, diger kanunlarla degisik bir düzenleme getirilmemis olmasi kaydiyla, bu kanun uyarinca Berlin Eyaleti de dahil olmak üzere, F.Almanya'ya gelebilir ve burada ikamet edebilirler. 2) Anayasanin 116. maddesinin 1. fikrasina göre Alman olmayan herkes yabancidir.
2-Diplomatik ve konsolosluk iliskileri ile uluslararasi kurum ve kuruluslarin faaliyetlerini düzenleyen devletler hukuku sözlesmeleri çerçevesinde, göç kisitlamalarindan, bildirim yükümlülügünden ve ikamet izni alma zorunlulugundan muaf olmalari halinde ve karsiliklilik esasinin mevcudiyeti durumunda muafiyetlerin bu esasa bagli kilinabilmesi kaydiyla uygulanmaz. Bu kanun, Avrupa Toplulugu hukukuna göre serbest dolasim hakkindan yararlanan yabancilara, sadece, Topluluk Hukuku ve Topluluk Ikamet Kanunu'nun aykiri hükümler ihtiva etmemesi hallerinde uygulanir.
Madde 3
Ikamet Izni Alma Zorunlulugu 1) Yabancilarin F.Almanya'ya gelisleri ve burada ikamet etmeleri, ikamet izni almalarina baglidir. Federal Içisleri Bakanligi, yabancilarin ikametlerini kolaylastirmak amaciyla, Eyalet Temsilciler Meclisi'nin onaylayacagi kanun hükmünde kararname ile ikamet izni alma zorunlulugundan muafiyetleri belirler. 2) F.Almanya bandirali gemilerde çalisan yabancilar da ikamet izni almak zorundadirlar. 3) Ikamet izninin, F.Almanya'ya giristen önce vize seklinde alinmasi gerekir. F.Içisleri Bakanligi Eyalet Temsilciler Meclisi'nin onaylayacagi kanun hükmünde kararname ile bu iznin ülkeye giristen önce veya giristen sonra yabancilar dairesinden alinabilecegini belirleyebilir. 4) 1. fikranin 2. cümlesi ile 3. fikranin 2. cümlesinde ifade edilen kararnameler, devletlerarasi bir anlasmanin gerekli kilmasi halinde, Eyalet Temsilciler Meclisi'nin onayi alinmadan çikartilabilir. Bu kararnameler, yürürlüge girdikleri tarihten itibaren en geç üc ay sonra yürürlükten kalkar. 5) Ikamet izninden muaf tutulan bir yabancinin ikameti, süre ve yer itibariyle sinirlandirilabilecegi gibi, sart ve kayitlara da baglanabilir. Madde 4
Pasaport Yükümlülügü 1) Almanya'ya gelmek veya burada ikamet etmek isteyen yabancilar, geçerli bir pasaporta sahip olmak zorundadirlar. 2) F. Içisleri Bakanligi, Eyalet Temsilciler Meclisi'nin onaylayacagi kanun hükmünde kararname ile, geri kabul edilmeleri garanti edilmis olan yabancilari pasaport yükümlülügünden muaf tutabilir. Pasaport yerine geçecek diger resmi kimlikleri tanzim edebilir veya bunlara izin verebilir. 2. Bölüm Ikamet Izninin Verilmesi ve Uzatilmasi 1) Ikamet Izni Madde 5 Ikamet Izninin Çesitleri Ikamet Izni
1- Oturma Izni -Madde 15, 17 2- Oturma Hakki -Madde 27 3- Sinirli Oturma lzni -Madde 28, 29 4- Istisnai Oturma Izni -Madde 30 seklinde verilir. Madde 6 Ikamet Izni Talep Hakki 1) Ikamet izni, talep hakki bulunan yabancilara basvurulari üzerine verilir. Ikamet izni, sadece, 10. maddenin 2. fikrasinda yer alan hükümler uyarinca talep hakkinin bulunmamasi veya reddin yasal bir düzenlemeyle açik olarak belirlenmis olmasi halinde reddedilebilir. 2) Ikamet izninin verilmesine veya uzatilmasina iliskin talep hakkinin, yabancinin F.Almanya'da geçen yasal ikamet süresine veya mevcut ikamet iznine bagli kilinmasi halinde, cezaevinde geçirilen süreler dikkate alinmaz.
Madde 7 Diger Durumlarda Ikamet Izninin Verilmesi 1) Ikamet izninin verilmesine dair yasal talep hakkinin bulunmamasi halinde, F.Almanya'ya gelmek veya burada ikamet etmek isteyen yabancilara, yazili basvurulari üzerine ikamet izni verilebilir. 2) Ikamet izni, 1- Sinirdisi edilmeyi gerektirecek bir nedenin mevcut olmasi, 2- Yabancinin; geçimini, hastalik sigortasini da yeterli ölçüde kapsayacak sekilde, kendi kazanci, serveti veya sahsi diger gelirleri, aile fertlerinden veya bir üçüncü sahistan saglanan nafaka ödemeleri, burslar, meslek degistirme veya mesleki egitim yardimlari, issizlik parasi veya prim kesintisine dayanan sair kamu yardimlariyla saglayamamasi veya 3- Yabancinin ikametinin, bir diger nedenden ötürü F.Almanya'nin çikarlarina halel getirmesi veya tehlikeye düsürmesi hallerinde kaideten reddedilir. 3) Yabancinin ülkeyi terk etmesinin garanti edilmis olmasi ve transit geçisin F.Almanya'nin çikarlarina halel getirmemesi sartiyla, yabanciya transit geçis vizesinin verilmesinde 2. fikra hükmü engel teskil etmez. Madde 8 Özel Red Sebepleri 1) Ikamet izni, bu kanuna göre yasal talep hakki sartlarinin mevcudiyetinde de yabancinin 1- Gerekli olan vizeyi almadan F.Almanya'ya girmesi, 2- Yabancilar dairesinin gerekli muvafakati olmadan vize talep dilekçesindeki beyanlarina istinaden verilmis olan bir vize ile ülkeye girmesi, 3- Pasaportunun bulunmamasi, 4- Kimliginin veya tabiyetinin açikliga kavusturulamamis olmasi ve bir baska devlete geri dönüs hakkinin bulunmamasi hallerinde reddedilir. Sinirdisi edilen veya sinir disina sürülen bir yabanci, yeniden F.Almanya'ya gelemez ve burada ikamet edemez; kendisine, bu kanuna göre yasal talep hakki sartlarinin mevcut olmasi halinde de, ikamet izni verilmez. Sinirdisi edilme ve sinirdisina sürülmenin bu sonuçlari yazili basvuru üzerine kaideten süreye baglanir ve bu süre yabancinin ülkeden ayrildigi tarihten itibaren baslar. Madde 9 Red Gerekçelerine Iliskin Istisnalar ve Muafiyetler 1) Asagida belirtilen durumlarda ikamet izni,
1- Bu kanuna göre ikamet izni verilmesi icin yasal talep hakki sartlarinin tam olarak yerine gelmis olmasi ve yabancinin, ikametinin amaci veya süresi bakimindan vize almakla yükümlü bulunmasi hallerinde, 8. maddenin 1. fikrasinin 1. bendinden,
2- Bu kanuna göre ikamet izni verilmesi için yasal talep hakki sartlarinin tam olarak yerine gelmis olmasi halinde 8. maddenin 1. fikrasinin 2. bendinden,
3- Gerekçeli münferit vakalarda, özellikle bu kanuna göre ikamet izni verilmesi için yasal talep hakki sartlarinin mevcudiyetinde, yabancinin yasal olarak F.Almanya'da ikamet etmesi ve makul yollarla bir pasaport alamamasi veya bir baska devlete geri dönüs hakkini elde edememesi hallerinde, 8. maddenin 1. fikrasinin 3. ve 4. bentlerinden farkli olarak verilebilir.
2) F.Içisleri Bakanligi veya onun belirleyecegi makam, gerekçeli münferit vakalarda yabancinin ülkeye girisinden önce sinirdan geçisine ve alti aya kadar müteakip ikametine 8. maddenin 1. fikrasinin 3. ve 4. bendlerinden farkli olarak istisnaen izin verebilir.
3) Sinirdisi edilmis veya sinirdisina sürülmüs olan bir yabanci; kendisinin F.Almanya‘da bulunmasini gerektiren zorlayici nedenlerin mevcut olmasi veya talebinin reddedilmesinin agir magduriyetine yol açabilecek olmasi hallerinde, 8. maddenin 2. fikrasinin 2. bendi uyarinca tespit edilen sürenin dolmasindan önce, kisa bir süre için istisnaen ülkeye girebilir. 4) F.Içisleri Bakanligi devletler hukukundan dogan yükümlülükleri yerine getirmek üzere, Eyalet Temsilciler Meclisi'nin onaylayacagi bir kanun hükmünde kararname ile , 7. maddenin 2.fikrasi ile 8. maddenin 2. fikrasindan farkli olarak geçici ikametlerini kolaylastirmak amaciyla yabancilarin ülkeye girmelerine ve en fazla üç ay ikamet etmelerine izin verebilir.
Madde 10 Çalisma Amacina Yönelik Ikamet Izni
1) Bir isverene bagimli olarak calismak amaciyla F.Almanya'da üç aydan fazla kalmak isteyen yabancilara, münhasiran 2. fikra hükümlerine göre düzenlenecek bir tüzük çerçevesinde ikamet izni verilir.
2) F. Içisleri Bakanligi Eyalet Temsilciler Meclisi'nin onaylayacagi bir tüzükle, F.Almanya'nin çikarlarini korumak ve onun üstlendigi yükümlülükleri yerine getirmek amaciyla, bir isverene bagimli olarak çalismak üzere verilen ikamet iznini sartlara baglayabilir ve sinirlandirabilir. Bu kanun hükmünde kararname, belirli meslekler, is kollari ve belirli yabanci gruplar için kisitlamalar öngörebilir; ikamet izninin türü ve geçerlilik süresini belirleyebilir; süresiz ikamet izninin verilmesini kisitlayabilir veya buna hiç imkan tanimayabilir.
3) Bu kanun hükmünde kararname, Federal Parlamentonun talepte bulunmasi halinde yürürlükten kaldirilir.
Madde 11
ltica Talebinde Bulunmasi Durumunda Ikamet Izni
1) Iltica talebinde bulunan bir yabanciya, iltica isleminin hukuki sonucunu beklemeden ikamet izni verilmesi, yasal talep hakki haricinde, yalnizca F.Almanya'nin önemli çikarlarinin gerekli kilmasi halinde ve münhasiran en yüksek eyalet makaminin onayi ile mümkündür.
2) Yabancinin ülkeye girisinden sonra yabancilar dairesi tarafindan verilmis veya uzatilmis olan ikamet izni, yabancinin iltica talebinde bulunmus olmasi dikkate alinmaksizin, bu kanun hükümleri uyarinca uzatilabilir.
Madde 12 Geçerlilik Alani ve Süresi
1) Ikamet izni, F.Almanya için (1. madde 1. fikra) verilir ve yer itibariyle sonradan da sinirlandirilabilir.
2) Ikamet izni, süreli veya kanunen tayin edilmis ise süresiz olarak verilir. Süreli ikamet izni, bu iznin verilmesi, uzatilmasi veya süresinin tespiti ile ilgili önemli bir sartin ortadan kalkmasi halinde, sonradan süre bakimindan sinirlandirilabilir.
Madde 13 Ikamet Izninin Uzatilmasi
1) Ikamet izninin verilmesi ile ilgili yasal düzenlemeler, bu iznin uzatilmasinda da aynen uygulanir.
2) Yabancilar dairesinin gerekli muvafakati olmadan yabancinin vize talep dilekçesindeki beyanlarina istinaden verilen bir vize, bu yasaya göre uzatilmasi için yasal talep hakki sartlarinin mevcut olmasi halinde de, alti aydan daha uzun bir süre uzatilamaz. Ikamet izninin bu sekilde uzatilmasinda 9. maddenin1. fikrasi 2. bendi uygulanir.
Madde 14 Sartlar ve Kayitlar
1) Ikamet izninin verilmesi ve uzatilmasi sartlara baglanabilir. Ikamet izni özellikle bir üçüncü sahsin, ülkeden çikis için gerekli masraflari veya yabancinin, öngörülen ikamet müddetini asmamak kaydiyla belirli bir süredeki geçim masraflarini tamamen veya kismen karsilamaya hazir oldugunu taahhüt etmesi sartina bagli kilinabilir. Ikamet izni sonradan da kayitlara baglanabilir. Özellikle ise girme bakimindan yasaklamalar veya kisitlamalar getirilebilir. Yabancinin, ikamet iznine sahip oldugu sürece, bagimli olarak çalismasinin, çalisma müsaadesine ters düsecek sekilde kisitlanmasi veya yasaklanmasi mümkün degildir. Kayitlar, ikamet izni verilmeden önce de konulabilir.
2) Oturma Izni ve Oturma Hakki Madde 15
Oturma izni Belirli bir ikamet amacina bagli olmaksizin ikametine müsaade edilen yabanciya, ikamet izni oturma izni seklinde verilir.
Madde 16 Geri Dönüs Hakki 1) Resit olmadan önce mutad ikametini yasal olarak F.Almanya'da geçirmis olan bir yabanciya,
1-F.Almanya'yi terk etmeden önce yasal olarak sekiz yil burada ikamet etmis ve alti yil okula gitmis olmasi,
2-Geçiminin kendi kazanci ile veya bunun, bes yil süre ile karsilanmasini taahhüt eden bir üçüncü sahis kanaliyla saglanmis olmasi ve
3-Oturma izni basvurusunun, 15. yasin bitirilmesini müteakiben ve 21 yasin tamamlanmasindan önce ve F.Almanya'nin terk edilmesinden itibaren bes yillik bir süre içerisinde yapilmis olmasi hallerinde 10. maddeden farkli olarak oturma izni verilir.
2) Agir bir magduriyeti önlemek üzere 1. fikranin 1. ve 3.bendlerinde belirtilen sartlardan sarfi nazar edilebilir. Yabancinin F.Almanya'da resmen taninan bir egitim kurumundan mezun olmasi halinde, 1. fikranin 1. bendi dikkate alinmayabilir.
3) Oturma izni; yabancinin
1-Sinirdisi edilmis olmasi veya F.Almanya'yi terk ettigi anda muhtemelen sinirdisi edilebilecek olmasi,
2-Sinirdisi edilmesini gerektiren bir nedenin mevcut olmasi hallerinde veya
3-Resit olmadigi ve F.Almanya'da sahsi bakiminin üstlenilmedigi sürece reddedilebilir.
4) Oturma izni, geçimin sahsi kazanç ile artik saglanamamasi veya bakim yükümlülügünün, bes yillik sürenin dolmasi nedeniyle ortadan kalkmasi halinde dahi uzatilir.
5) F.Almanya'daki bir kurumdan emekli ayligi almakta olan bir yabanciya, ülkeyi terk etmeden önce en az sekiz yil F.Almanya'da yasal olarak ikamet etmis olmasi kaydiyla kaideten oturma izni verilir.